Kıbrıs Adası » Kapalı Maraş

KAPALI MARAŞ ....   VAROSHA  ..  AMMOCHOSTOS...

Düşleyin ki siz Mağusa gibi bir şehirde yaşıyorsunuz. Zaman geliyor ki tellerle çevrilmiş bir alanın yanından arabanızla geçip gidiyorsunuz. Zamanın yapılara yaptığını biraz şaşkın, biraz merakla izliyorsunuz. Sonra araba ile ilerde sağa sapıp, bu bölgeyi geride bırakıyorsunuz. Ne yapardınız? Kısa süreli toplum hafızanıza güvenir, köşeyi döndüğünüzde günlük hayatta kayıp mı olurdunuz? Böyle bir alan yokmuş gibi mi farz ederdiniz? Yoksa burada yaşamak nasıl olurdu diye hayal mi kurardınız? Belki hayalinizde "zamanda dondurulmuş bu bölgenin" içindeki bir evin balkonunda kahvenizi yudumluyor olabilirdiniz. İşte Mağusa'da, Kapalı Maraş'la birlikte yaşamak böyle bir şey.

Hiç yaşamadığın ve üzerinde hikayeler anlatılan bir yer hakkında ne yazılabilir? Bir şehri tanımlayan binaları, sokakları, meydanları, doğası ya da kültür aktiviteleri midir? Yoksa hakkında anlatılan hikayeler midir? Taşı toprağı altın olan İstanbul destanı değil miydi, zamanında büyük göçleri tetikleyen? Tüm bu soruları bir yumak haline getirebilir, kurgu ile gerçeği ayırabilirsek ama hepsini aynı anda anabilirsek...neden olmasın?

Propaganda amaçlı basılmış (Türk ya da Rum) kitaplarını ve internetten ulaşılan belgeleri titizlikle ayıklamak gerekti. Kim bilir, belki de hiç bir yalan ya da abartı yoktu içlerinde; yalnız kendi hikayelerini anlatıyorlardı kendilerince. Elimden geldiğince somut veriler ışığında hareket edip ben de sizlere Kapalı Maraş ile ilgili olarak kendi hikayemi anlatacağım. Kurgu ile gerçeğin ayırt edilemeyeceği noktada her şey okuyucunun hayal gücüne kalacak.

Bir şehri evler, yollar, binalar oluşturmaz. Şehir, onu inşa edenlerden, yaşatanlardan meydana gelir. Kapalı Maraş'ın bugün etrafı dikenli tellerle çevrili. Binalar, sokaklar boş, insansız. Girmek yasak, deneyimlenemez. Benim elimden de hayal etmenin, doğruluğu yüksek kurguların üzerine bir hikaye kurmanın ötesinde bir şey gelmez. Bu içinde bulunulan koşullar içinde mümkün olan en dürüst yaklaşım.

Dünya üzerinde şehirlerde çitlerle, duvarlarla, veya tellerle ayrılmış toplumlar var. Kimi zaman şehrin bir bölümünde, ne dışarıdakilerin içeriye, ne de içeridekilerin dışarıya çıkabildiği hapishaneler var. Terk edilmiş, ekonomik gücünü yitirmiş, ya da sağlıksız yaşama alanlarının (Çernobil etrafındaki kasabalar gibi) terk edilerek birer hayalet şehre dönüştüğü yerler de var. Ancak girilmesi yasak olan, Uluslararası anlaşmazlıkların düğümlediği, kimsenin yaşamasına izin verilmeyen, içinde herhangi bir aktivitenin olmadığı, tüm yapı stoğu, sokakları ile zamanın geçmesini bekleyen ve bir gün yeniden canlanacağı umulan, şehir içi tek yer Kapalı Maraş olsa gerek ki bu şehir planlamada yeni bir terimle tanımlanmasını gerektirir: "dondurulmuş bölge".

1974 öncesi Mağusa (Gazi Magosa) şehrini Sur içi ve Maraş olarak iki ana bölgeye ayırabiliriz. Sur içinde genellikle Türkler oturuyordu ve eski kent dokusu hakimdi; Maraş'da ise az sayıda Türk vardı ve dönemin modern dokusu hakimdi.

Maraş, turizm alanı, yerleşim alanı ve sosyal-idari merkez olarak üç bölgeden oluşuyordu. Kapalı Maraş, Maraş'ın 1974 harekatından sonra tellerle kapatılan, sahil tarafındaki turizm bölgesidir. Sadece konut alanları (Aşağı Maraş) ve idari merkezin bulunduğu bölge kullanıma açık tutulmuştur.

Bugünkü Kapalı Maraş bölgesinin bir turizm merkezi olarak gelişmesi, savaşın etkilediği Beyrut'un bıraktığı bayrağı Mağusa limanı ve Maraş'taki turizm potansiyeli ile ele almasıyla gerçekleşir. Dünyanın ünlü eğlence ve turizm merkezlerinden biri olur(Dağlı, U., Doratlı, N., Önal, Ş., (1998), "Gazimağusa Şehrinin Kentsel Gelişiminin Sürdürülebilirliğine Yönelik Çözüm Önerileri",Gazimağusa Sempozyumu'98, DAÜ Baskı İşleri Birimi, Mağusa, s.19). Mağusa 1973'te adaya gelen turist konaklamalarının toplamından fazla turist ağırlıyordu. Mağusa Ticaret ve Endüstri Odası kayıtlarına göre 1974'ten hemen önce Mağusa'nın adaya göre nüfus oranı %7 iken adanın %10'una iş gücü sağlamaktaydı. Turizm sektöründe ise, adadaki otel yatak kapasitesinin %50'sini kapsar, adaya deniz yolu ile gelenlerin %50'si Mağusa Limanından giriş yapar ve kargonun %83'ü buradan gönderilir ve alınırdı. (Keshisian, K., (1985), "Famagusta Town and District Cyprus", Zavallis Press, Lefkoşa)

1974'ten hemen önce Gazimağusa Belediyesi Arşivlerine göre Maraş Bölgesinde 10.000 odadan oluşan 45 otel, 60 apartman tipi otel, yaklaşık 3000 ticari birim, 99 Rekreasyon Merkezi, 143 Yönetim ofisi, 4649 Özel ev, 21 Banka, 24 Tiyatro ve Sinema, 380 Henüz Bitirilmemiş İnşaat, İngilizce, Yunanca ve Türkçe 8500 kitabın olduğu bir kütüphane bulunuyordu. (Boğaç, C., (2002), "Adaptation and Place Attachment in a Physically Foreign Settlement: A Study of A Local Environment in Aşağı Maraş, Gazimağusa", master thesis submitted to Institute of Graduate Studies and Research, s.7,13, s.15)

1974 Öncesi Kapalı Maraş'a Turistik Bir Gezi

'74 öncesi Kapalı Maraş'taki şehir hayatı hakkında detaylı niceliksel verilere ise ulaşmak güç de olsa, çok zengin görsel materyallerle bir kurgu oluşturulabilinir. Eski broşürler, fotoğraflar ve turistik kartpostallardan oluşan bu kurgu imajların Maraş hakkında okuyucunun gözünde canlandırdıkları ile sınırlı kalacaktır.

Linda Walker'ın Kuzey Kıbrıs'ta artık kullanılmayan, restore edilmeyen, terk edilmiş, çökmeye yüz tutmuş kiliseler için söyledikleri Kapalı Maraş için de geçerli:

"Yüzeylerin arkeolojisi olarak adlandırdığım bu, inşa edilmiş (ya da edilmemiş) çevrede şimdi olana bakmak, olduğu gibi, zamana dayanırken ve zamanla dönüşürken.... Dünyanın dış görünüşü ile ilgili olarak sundukları, hayaletimsi (etli) varlıklarıdır ki hatırlatır terkedilmişliği, onarılmamışlığı, soyutlanmışlığı, unutulmuşluğu, yıkımı. Fakat hala varlığını hissettirir; aynı zamanda önemsemeyi, onarmayı, hatırlamayı, inşa etmeyi, ummayı, sevmeyi. Her şey ayrışıyor. Ve onlar oradalar. Oldukları gibiler ve korkunçlar ve biz ya onları bırakıyoruz, koruyor ve saklıyoruz (onlara yadigar diyor, romantikleştiriyoruz, onlara kutsal değerler veriyoruz) ya da yıkıyoruz." (Walker, L., "The Archaeology Of Surfaces", http://www.w3.org/1999/xhtml)

1974 Harekatı ve Maraş

1974 harekatı ile birlikte Rumlar Mağusayı kısa süre içinde boşaltıp, terk etmek zorunda kaldı. 1974, "Amerika Birleşik Devletleri Senatosu Araştırma Komisyonu Raporu" nda Rum halkın Maraş'ı terkediş hikayeleri ile Maraş'ın hemen harekat sonrasındaki tasvirleri aktarılıyor:

16 Ağustos 1974. Arabalar ve kamyonlar hemen şehrin dışındaki Derinya İngiliz üssüne insanlar (ve yanlarına alabildikleri; kıyafetler, sepetler, yataklar, tencere, tavalar) ile dolu olarak hareket ediyor. Sıcak, toz, çadırsızlık, susuzluk, ve İngilizler tarafından dağıtılan yiyecek... Mağusa'nın düşüşünden bir gece önceye kadar 7,000 Maraşlı İngiliz üssüne gelmeye devam etti. Sonra gelenlere 8,000 kişi daha eklendi...

Şehrin Türklerin oturduğu sur içi Türk ordusu tarafından kapatılmış. 40,000 kişi üzerinde insanın yaşadığı Maraş artık boş. Geride sayıları belirsiz olan yaşlılar kalmış. Çoğu evlerinde saklanıyor. Kimisi hareket edemeyecek kadar yaşlı.....Kızıl Haç'a teslim ediliyorlar.

Maraş olarak bilinen, "Miami Sahili" yağma problemi ile en az karşılaşan alan. Çünkü ordu tarafından tüm potansiyel yağma olaylarına karşı Eylül ayında mühürlendi. Ancak, Kıbrıs ekonomisine ne olduğunu sembolize ediyor. Bir zamanlar yoğun ve gürültülü bir hayatın yaşandığı, adanın turist endüstrisinde anahtar görevi gören şehir, şimdi bir hayalet kasaba.

Entegre bir ekonominin ayrılmasının yıkıcı etkileri olacaktır çünkü sadece bir bütün olarak çalışıyor, gelişiyor ve büyüyor. Geçmiş yıllarda Kıbrıs için kayda değer döviz getirisi olan sektör turizm idi ve neredeyse tamamen Kıbrıslı Rum yatırım ve işletmesi bunu gerçekleştirdi.

1974 harekatından bir ay kadar sonra Maraş'a görevli olarak giden Hüseyin Kuruç Maraş gözlemlerini yaptığımız röportajla aktarıyor:

Maraş alındıktan bir ay sonra, sanayi tesislerini incelemek için Cumhurbaşkanlığı tarafından görevlendirildim. Bir ay sonra bile yaşayan bir şehirdi. Yollar bomboş, vitrinler dolu. Askeri kontrol çok sıkıydı. Yollar asker doluydu. Arabalar, herşey yerli yerinde idi. Oradaki lüks beni şaşırtırdı. Zamanında herşeyin en son modeli Mağusa Limanıyla Maraş'a getirilirdi. Zamanına göre çok gelişmiş, capcanlı bir şehir. Maraş'ın dışına doğru birkaç tesis bulduk.

Maraş Bölgesindeki tüm oteller Rumlara mı aitti?

Tüm oteller Rumlara ait değildi. Uluslararası şirketlere uzun vadeli yatırım izni verilerek 50-100 yıllığına araziler kiralanmıştı. Büyük tazminatlar söz konusu idi.

'74 te adanın ekonomik değerlerinin büyük bir kısmı kuzeyde kalmış, Rumlar otellerini, fabrikalarını, ev ve arazilerini, adanın en önemli limanını (Mağusa), en çok turist çeken iki şehirlerini (Girne ve Mağusa) kuzeyde bırakıp, alabildikleri kıyafetlerle güneye göçtüler. Peki şimdi Rum tarafının ekonomisi bu kadar iyiyken, Türk tarafı Rumların bıraktıklarını neden ekonomik değere dönüştüremedi?

'74 sonrası edinilen Rum mallarına ganimet gözüyle bakıldı. Olay tamamen kültürel farklardan kaynaklanıyor. Rumlarda 'know-how' vardı. Hammaddeyi, makineyi nereden alacağını, malı nereye satacağını biliyordu. Mallarını kaybedenlere sanırım, kredi açılmıştır. Hıristiyan dünyasından da bölgeye büyük para aktı. Özellikle kilise bağışlarıyla. Ülkede sanayileşme İngiliz sömürgesinden çıkıp, Cumhuriyetin kurulmasıyla başladı. 63-74 arasında Türk-Rum kültürleri ayrıştı. Sanırım hükümet Rumlarda olunca, kredilerde Rum iş adamlarına daha fazla yönlendirildi.

Hüseyin Kuruç, 56,10 Temmuz 2005 Pazar, Lefkoşa

Hikayelerle Yaşayan Kurgu Maraş

Kapalı Maraş artık turistlerin uğrak noktalarından birisi. Herkes bu hayalet şehri, penceresiz otellerini, terkedilmişliğini merak ederek geliyor. Bu merak hikayelerle besleniyor. Tıpkı yedi yıldızlı otel hikayesi gibi. Gerçekliği sorgulanabilen bu hikayede '74 harekatından hemen önce tamamlanan ve 20 Temmuz'da açılmaya hazırlanan yedi yıldızlı otelin sahibi rivayete göre operasyon haberini alınca intihar ediyor.

7 yıldızlı otel hikayesi gerçek mi?

Evet gerçek. Golden Sands. Öyle bir inşa edildi ki. Basamak köşeleri altın kaplıydı. Golden adı buradan geliyordu. Kapıda bekçi yoktu. Otel açıktı. Otelin 7-8 senelik çalışmışlığı vardı. Kapıdan içeri girer girmez raylar vardı. Arabayı park ederdi. Asansörler doğrudan odaya giderdi. Yemek servisi, servis asansörü ile doğrudan odaya gelirdi.

Hasan Köroğlu, 56, taksi şoförü-emekli polis, Nazım Hikmet Meydanı, Suriçi, Mağusa, 8 Haziran 2005

Golden Sands harekattan üç ay kadar önce açılmış. 1974'te Kıbrıs Turizm Organizasyonu tarafından 4 yıldızlı, 471 odalı ve 942 yatak kapasiteli olarak sınıflandırılmış. (Keshisian, K., (1985), "Famagusta Town and District Cyprus", Zavallis Press, Lefkoşa, s. 107-108)

Maraş'ı yaşayanların, yaşamayanların hayal gücünü tetikleyen hikayeler bilinç altında Kapalı Maraş'ın hala yaşamaya devam ettiğini göstermiyor mu? Bu hikayeler anlatıldıkça Maraş farklı bir şekilde de olsa yaşayacak. Hayaletleri, yani orada olmayanları, oradalarmış gibi hissetmek, mekan deneyimlenmesinde önemli bir rol oynuyor. Anılarımız, mekana bağladığımız duygusal deneyimler, mekana karşı aidiyet hissetmemizde etkin oluyor ve mekanlar, orada kimse olmasa da bir bakıma kişiselleşiyor.

Kapalı Maraş kime ait ?

Alanın tarihi gelişimi incelendiğinde, bölge ilk kurulduğundan beri Rum yerleşim alanı. Maraş'ın ilk ortaya çıkışı Osmanlı dönemine rastlar. Osmanlı İmparatorluğu 1571'de Kıbrıs'ı eline geçirince ilk iş olarak Mağusa kent surlarını onardıktan sonra, Mağusa Kalesi içindeki Hıristiyanları, kale dışında bir varoş kurdurtarak oraya taşır. Kendi halkından göç edenleri sur içine yerleştirerek stratejik sur duvarları içinde korsan ve düşman gemilerine karşı korumaya alır. Kıbrıs'a dair arşiv belgelerinde 28.1.1573 tarihli belgede 'varoş' kelimesi ilk defa bu bölgeyi tanımlamak için kullanılmıştır. Varoş, bugünkü adı ile Maraş'ın üzerine oturduğu yerdir. Rumlar bu bölgeye bugün hala "varosha"(varoşa) demektedir. İngiliz dönemi boyunca Türkler genel olarak sur içinde yaşamaya devam ederken, Rumlar güneyde deniz kıyısı boyunca uzanan ve Maraş'ın iç kısımlara doğru genişlemesiyle oluşan bugün Aşağı Maraş denilen bölgeye yerleşir. Bu dönemde her iki toplum eğitim, din ve kültürel konularda kendi özerk yönetimlerine sahiptir.

1960 Kıbrıs Cumhuriyeti döneminde de Mağusa sur içi ve Maraş Belediyeleri, ayrı ve iki toplumlu olarak idare ediliyordu. 1963'te Türk toplumunun Kıbrıs Cumhuriyeti'nin yönetim ve idaresinden soyutlandırılması bu idari ayrımı güçlendirdi. (Dağlı, U., Doratlı, N., Önal, Ş., (1998), "Gazimağusa Şehrinin Kentsel Gelişiminin Sürdürülebilirliğine Yönelik Çözüm Önerileri",Gazimağusa Sempozyumu'98, DAÜ Baskı İşleri Birimi, Mağusa, s.19) 1963 aynı zamanda Mağusada sur içinin Türk, Maraş'ın Rum olarak kamplaşmasını güçlendirdi.

Maraş'da yalnızca Rumlar mı otururdu?

'63 olaylarından sonra Türkler sur içine çekildi. Sur içi tamamen Türkler'e ait oldu. Az sayıdaki Rum ailesi de sur içini terk etti. Altı ayda bir gemilerle Kızılay yardımı gelirdi. O zamanlar sur içindekiler Maraş'a çalışmaya giderdi. Maraş'da Türk ailelerinin de evi vardı. Sayıca azdı.

Rumlar Maraş'ı hangi para ile yaptılar? Kim finansal desteği sağladı?

Toprak Rum'a ait. Bina şirkete ait. Hep uluslararası şirketler; İtalyan, Alman, İngiliz...Yap işlet devret gibi çalışıyordu. Altı ayda bir otel dikilirdi. 65-66'da yapılmaya başlanmıştı.

Sur içindeki Türkler Maraş Bölgesinde ne tür işlerde çalışıyorlardı?

Biz çocuktuk. Patates zamanı hamallık yapmaya giderdi erkekler. Bir torba patates ve para verirlerdi. Portakal bahçelerinde bayanlar çalışmaya giderdi. Hizmet sektöründe çalışırdık.

.

Polat Yarkan, 52, taksi şoförü, 8 haziran 2005

Bir başka tartışma konusu ise Maraş'ın üzerine oturduğu toprakların zamanında Osmanlı vakıf arazisi olması. Bu araziler İngiliz döneminde, 1898'de Mağusa Rum Belediyesi'ne devredildi. Hukuki aidiyet sorunları, uluslararası ve geriye dönük kanun işleyişi ile ilgili yoğun araştırmalar gerektirdiğinden başlı başına ayrı bir yazı konusu ve uzmanları tarafından araştırılmalı. Fakat, Maraş, Mağusa şehrinden bağımsız düşünülemez.

Gelecek var mı?

Prof. Dr. Gönül Tankut'un belirttiği gibi geleceğe yönelik üç senaryo var: Yapıların yapısal durumu izin verirse, onarılıp eski haline dönüşmesi, yapıların yapısal durumun çok fazla zarar görmesi halinde kısmi iyileştirmelere gidilmesi ya da imar durumu, mülkiyet hakkı ve arazi fiyatları gözetilerek yeni bir kentsel tasarımla bölgenin ele alınması. (Tankut, G., (1999), "Gazi Mağusa'nın Maraş Mahallesi Araştırması", Gazimağusa Sempozyumu'99, DAÜ Basımevi, Gazimağusa, s.195)

Cennete geri dönüş bileti var mı?

Maraş açılana kadar ve pratik şehir hayatına katıldıktan sonra bile bu hikayeler anlatılacak. Ben diyeyim kırk, siz diyin elli, belki de yüzyıl buraya insan ayağı basmadı.