Çalışmalar » Denemeler

SOĞUK GÜNLERDE (20)

20 Şubat 2019 Çarşamba

İşyerinde çalışmanın temposu ile akşam saatlerine gelmiştik. Tam hastaneye gitmek için hazırlandığım sırada çok değer verdiğimiz bir artık bizden biri gibi olan Muhammed Bey beni arayarak ziyarete geldiğini hatta otoparkta arabasını park ettiğini söyledi.  Şimdi bu durumu ona nasıl söyleyecektim? Bunu düşünürken “Selamünaleyküm” diyerek ofise girdi ve elindeki karton kutu içinde mis gibi kokan fırından yeni çıkmış un kurabiyeleri vardı. Güleç yüzü ve aksakalları ile “Hadi çayları doldurun bak sıcak sıcak kurabiye getirdim size” diyerek masamın önündeki sandalyeme oturdu.

Saate baktım 15 dakika kadar daha kalabilirdim.  Stajyerimiz Yasin’e çayları doldurmasını söyledim. Çocuk koştura koştura mutfaktan çayları alıp geldi. O da biliyordu fizik tedaviye yetişmem gerektiğini. Neyse zaman ilerledikçe Muhammed Beye uygun bir dille anlatmak zorunda kaldım durumu. Zaten çok anlayışlı birisi olduğu için bu durumu da anlayışla karşıladı. Hatta o çay içip sıcak kurabiyeden yemeye devam ederken onu yalnız bıraktım müdürüm ile birlikte sohbete devam ederlerken ben ofisten müsaade ile çıktım ve hızlı adımlar ile metroya yetiştim. Zamanından 5 dakika gecikme ile hastaneye ulaştım. Nefes nefese iken kaydımı yaptırıp tedavi merkezine girdim. Doğukan beni görünce “Koştunuz mu?” diye sordu. Ben de “az kalsın zamanında yetişemeyecektim.” Diye yanıtladım. “Koşmayın beklerim ben. Sorun değil” dedi. Ama ben zaman konusunda hassas olduğum için kimsenin zamanını çalmayı sevmem ve beklemeyi de hiç sevmem. Bu nedenle saat tam 17.00 olduğunda tedavi masasında yatmam gerekirdi.  Neyse bugün de böyle oldu.

Tedaviye başladık. Bugün ultrason jelini yüzüme sürmeye başladı ve ultrason cihazı yüzümde gezinmeye başladı. Ardından kalem elektrot ile yüzüme yeniden nokta akımlar veriliyordu. Az şiddetten artana doğru çoğalıyordu. Bir noktadan sonra dayanamıyordum. O an Doğukan’a “Yeter biraz şiddetini azaltır mısın?” diyordum. O da hemen müdahale ediyordu. Tedavi sürekli aynı egzersizler yaparak devam ediyordu. Felç sinirlerimi oldukça yıpratmıştı. Bu da iyileşmesini zamana yayıyordu. İstediğim aslında çabucak iyileşmekti. Ama bunu hızlandıran bir yöntemdi Fizik Tedavi yöntemi.

Doğukan “Geçen gün kü durum için özür diledi ve “aklımdan çıkmış,  bu akşam kahve içebilir miyiz?” dedi. Ben de kabul ettim. Çünkü yapacak bir şey yoktu. Hafta sonu Cuma günü de doktorum Aslı Hanım ile görüşecektik. Cuma günü son 10 seansın bitiği gün oluyordu. Eğer yeni seanslar verecekse devam edecektim. Zaten yeni seanslar verecekti çünkü düzelmemiştim.  Çıkışta Doğukan ben giyinirken hızlıca giyinmiş halde geldi. Hastanenin hemen karşısında olan meşhur bir markanın kahve dükkânına girerek sıcacık kahve içmek için oturduk. Kahvelerimizi soğuk havada yudumlarken sıcak sıcak içimizi ısıtıyordu. Fakat lezzeti de mükemmeldi. Neyse ailelerden, okuldan, hayattan ve benim hastalığımdan uzun uzun konuştuk. Sanki yeni oturmuşuz gibi süre bir saati geçmişti. İkimizin de evleri uzakta idi. Bu nedenle kalktık ve oradan çıktık. O eve gitmek için metroya yöneldi ben ise otobüs durağına. Güzel bir akşam oldu. Burun hareketlerine ve kaş kaldırma hareketine daha çok egzersiz olarak yapmamı istedi. Bunları da ev ödevlerim gibi yapıyordum. Ancak bir adım ilerlemek te istiyordum. Fakat yüzüm bu neşeyi bana hala yaşatmamıştı.

 

Ertesi günü Perşembe idi. İşyerine gelen bir müşteri beni böyle görünce çok üzüldü. “Çok geçmiş olsun” dedi. Ben de teşekkür ettim. Kendisinin bir yakınında bu hastalıkla mücadele ettiğini ve akupunktur tedavisi ile düzeldiğini hatta hiç iz kalmadığını söyledi. Ben gene de fizik tedavi ile iyileşme yolunda ilerleyeme kararı almıştım.  Ben gene de Doğukan’ın verdiği egzersizleri evde ayna karşısında yapmaya devam ederek Perşembe gününü bitirmiş oldum. Yarın Doktor Aslı Hanım ile yeni bir yol çizecektik.

22 Şubat 2019 Cuma

Güzel bir Cuma gününden sonra bugün biraz daha erken gelerek tedavime başlamadan evvel doktor ile görüşecektim. Aslı Hanımın odasına girdim. Kendisi beni görünce “Ya bir siz düzelemediniz neden böyle oldu?” diye adeta dert yanıyordu. Ben de “Tüm egzersizleri yaptım ama olmuyor” dedim. Bu arada Semra Hanımın ile ilgili geçmişte bir gün evvel yapılan tedavi yöntemlerini Aslı hanıma anlattıktan sonra Semra Hanımın işi bırakıp ayrılması aklıma geldi ve aynı durum Doğukan’ın başına gelmesin diye “Gerçekten çok emek verdi. İşinin ehli ben çok memnunum ondan” dedim. Özel sektörde ne olacağı belli olmaz benim düzelmeme durumumdan Doğukan’ı sorumlu tutup çocuğun ekmeğinden etmesinler diye çok tedirgin oldum.

Bir müddet düşündü ve telefona sarıldı. Bir başka doktor ile görüşeceğini söyledi. Uzun uzun telefonu çaldırdı. Fakat karşısında kimse telefonu açmadı. Daha sonra bana “Ben doktoru aradım eger oradaysa bir yanına gidip gösterelim seni. Belki bir sinir alıp buraya naklederiz ve gülümsemeniz düzelebilir. “dedi. Ben bunu düşündüm mutlaka ameliyat ile olacak şeydi. Ben ameliyat olmak istemiyordum.  Biraz daha düşündü ve “ Veya ikinci bir yöntem var botoks uygularız ters tarafa diğer taraf düzelecektir tedavi ile “ dedi. Haftaya gene beni çağırdı yanına diğer doktor ile görüşmek için. Yani yapacak bir şey kalmamıştı. Ben de tedavi için B2 ye indim. Keşke inmez olaydım. İşte bugün çok büyük bir kriz yaşanan gündü. Kayıt yaptırmak için bankodaki güler yüzlü hanım kardeşim vardı. Beni görünce gülerek selam veriyordu. Samimi ve içten bir hanımdı. Allah bahtını açık etsin. Kaydımı aldı pulumu aldım ve ödememi yaptıktan sonra Doğukan’ın yanına giderken o geldi. “Ne dedi Aslı Hanım?” diye sordu. Ben de anlattım. “Botoks yapalım veya sinir nakli dedi” dedim. Ve botoksun nasıl olduğunu sordum. Doğukan bana bir iğne yapıldığını ve sol taraftaki bölümün stabil kalacağını sağ tarafta hareket etmeyen tarafın canlanması sağlanacağını üç ay sonra kendi kendine düzeleceğini de ekledi. Ben botoksun yüzlerindeki kırışıklıkları ortadan kaldırmak için yapıldığını sanıyordum. Meğer başka yöntemler içinde kullanılıyormuş. Bunu da şimdi öğrenmiş oldum.  Daha sonra Doğukan işte tam bu sırada deprem etkisi yapacak konuşmasını yaptı. “Sizin seanslarınız doldu. 30 seans hakkınız vardı ve bu kayıtlara baktığımda geçen Çarşamba günü dolmuş. Bugünkü tedavinizi SGK karşılamaz” dedi. Daha sonra kayıt yaptıran hanıma yöneldik. Sanki yanlış bir ürün almış ve şikâyet eden müşteri gibi işlem yapılmış hissettim kendimi. Neyse ki durum kısa sürede atlatıldı. Bankodaki hanım biraz evvel görüştüğüm Doktor Aslı Hanım ile görüştü ve Fizik Tedavi bölümünden sorumlu müdür ile görüşmem gerektiğini söylemiş. Ben ve Doğukan Müdür beyin odasına girdik. İlk geldiğimde de bu odaya girmiştim. Durumu anlattık. Düzelmediğimi söyledim. Ancak bunun bir prosedür olduğunu yanıtını verdiler. “Peki, ben ne olacağım?” diye sordum.   “Tedaviye gelmenizi öneririm” dedi. Ben “Peki nasıl olacak seanslar bitmiş “dedim.  Biraz düşündü. “Olabilir cari çalışırız ödemeyi bize yaparsınız” dedi.  Ücreti de iki katına çıkarttı. Hani ben düzelene kadar SGK benim arkamda idi? Diye düşünmeye başladım ve oturduğum yerde kısır döngüye girdim. Neyse bu şekilde anlaştık. Ancak odadan çıkışta kendimi çok kötü hissettim. Duygusal bir tepki veriyordum ama kendimi gereksiz iyileşemeyen nasılsa tedavi olmak zorunda muhtaç gibi hissettim. Bu yüzdende ilk Doğukan a tepki verdim. O da benim birden değişip sinirlendiğimi görünce “Özür dilerim gerçekten bunun böyle olacağını bilmiyordum” dedi. Ben hala neyin ne olduğunu anlamamıştım. Ben düzelmiyorum diye mi SGK benim tedavimi karşılamıyordu yoksa yüz felci için 30 seans mı veriliyordu?” bunu Doğukan a sordum. Yanıt “30 seans” oldu.

Peki be kardeşim en başında bana sizin 30 seans hakkınız var sonrasında SGK karışmaz diye uyarmıyorsunuz diye hastaneye çok kızdım. Bunu Doğukan’a da sordum. O gene özür diledi. Doğukan bu akşam çok özür dilemişti. Artık daha fazla germenin de anlamı yoktu. Kasaya gelerek yaptığım ödemeyi geri aldım. Bu sırada orada bulunan tüm terapistler üzgündüler. Herkese çok alışmıştım. Şimdi kendimi istenmeyen bir poşet gibi hissediyordum. Neyse orada kayıt bankosunda bulunan herkes ve Doğukan ile vedalaşıp helalleşerek ayrıldım. Eve gelirken çok sinirliydim. Bilmemek gerçekten çok kötü bir şeydi. Hele benim gibi planlı ve düzenli biri için..

Takip eden günlerde kendime yeni bir hastane aradım. Hepsi aynı şeyi söylediler. SGK tarafından hakkım kalmadığını ve farklı fiyatlarla tedaviye oralarda devam edeceğimi söylediler. Ben de daha geniş bilgi için telefon ile yardım aldım. Durumu anlattım. Bağlı olduğum SGK ya gidip durumu anlattığımda 60 seans daha alabileceğimi söylediler. Ben çok sevindim bunun üzerine. Ertesi günü bunun için Bağlı olduğum SGK merkezine gittiğimde muayene olmam gerektiği söylendi. Randevu alarak birkaç gün sonra ilgili devlet hastanesine gittim. Doktor beni görünce aynen şunu sordu. “Ne kadar oldu?  “2 aya yaklaştı” dedim. Düşündü. “ Bu durumda SGK nın size seans vermesi olamaz. Ancak engelli olmanız gerekiyor. Veya Nörolojik rahatsızlık varsa o da belki” dedi. “Peki, ben ne yapacağım? “ diye sordum doktora. Bu gibi hastalar yüzde doksan düzelirler bu kadar zamanla siz yüzde doksan düzelmemişsiniz.” Dedi. Ben de “evet “ diye yanıtladım. Doktor “Egzersiz odasına gidip oradaki yetkiliden yüz felci ile ilgili egzersizleri öğrenin bunları yapın zamanla düzelecektir” dedi. Bunu söylerken giyiniyordu. Bir yere yetişecekti sanki.  Gülerek odasından çıktım ve egzersiz odasına gittim ve orada bulunan yetkili bana yapmam gereken hareketleri gösterdi ve bana bunları bir kâğıtta listeli yazılmış şekilde verdi. Bunları evde işte nerede olursa yapacaktım. Artık kim bilir kaç ayda düzelirsem düzelecektim. Hastane çıkışında Doğukan ile görüşmek istedim. Çok yorgundum. Bir de moralim bozuktu. 8 Mart 2019 tarihinde gene eski tedavi olduğum yere geri dönmem en doğrusu gibi geliyordu aklıma. Neyse ki ilerleyen günlerde kendisi ile görüştüm. Yeniden Tedavi merkezi müdürü ile telefonda yaptığım görüşme sonrası tedaviye kaldığım yerden devam etmeye başladım. Salı günleri akşam 17.00 de başlayıp 1 saat sürecek tedavi idi. İnsanın alıştığı yerde olması huzur veriyordu. Neyse ki Nisan ayı başlarında ağzımdaki düzelmeler gözyaşlarımın çoğalması tedavinin ne kadar iyi geldiğini gösteriyordu. Bunu sevinçle karşılıyordum. Kabul etmiştim geç düzelecektim. Ama düzelecektim. Doğukan ile hala egzersizlere devam ediyor arada bir de konuşma fırsatı buluyoruz. Kendisine buradan bir kez daha teşekkür ediyorum. Ona “Kaptan” demek tam yerinde. Ama o mesleğinin “Fizyoterapist” olarak adlandırılmasını istiyor. Bunu günlük sosyal medyada paylaşımlarımda betimliyorum da. İnstagram olsun Facebook olsun yazılarımı hashtagleri takip eden Yüz felci hastaları bana ulaşıyorlar ve hep birlikte birbirimiz ile fikir alışverişinde bulunuyoruz. Bu yazılarım eminim sizlere çok faydalı olmuştur. Sosyal medya hesaplarımdan bana ulaşabileceğinizi ve tedaviniz ile ilgili sorun veya önerileri paylaşmanızı bekliyorum. Bu başımıza gelen bir kadersel döngünün sonucu. Yani aslında bu hastalık bizlerin kaderinde varmış. Bir gün bir yerlerde buluştuk. Bu da sosyal medya oldu. Herkese geçmiş olsun diliyorum. Hiçbir zaman yalnız değilsiniz. Sosyal medya hesaplarımdan 24 saat bana ulaşabileceğinizi bir kez daha hatırlatır. 20 bölümden beri beni takip ettiğiniz yorumlar yazdığınız için hepinize teşekkür ediyorum.  Sağlıkla mutlu kalın.     –SON-             

 Mustafa Mutlu İbili  

Nisan 2019 

İstanbul.

 

 


14.05.2019